İletişim!!

darkchocolatebrownblog@gmail.com
darkchocolateblog@yahoo.com

4 Ağustos 2013 Pazar

Kurumsal Hayata İsyan

Bugün blogda içimi dökmek istiyorum. Yani gönül isterdi bir kişisel blog bir de güzellik blogu açalım fakat ne enerjim ne de zamanım var.

Normalde hep iş hayatımın yoğunluğundan bahsederim burada. Fakat son zamanlarda birkaç kişilik çalıştığım için var olan yoğunluğu bir hayli arttı. Hatta artık hafif hafif psikolojim bozulmaya başladı.Ben hesap makinesi değilim diye ağlamaya başladığım zamanlar sıkça oluyor. Çok severek spor yapıyordım ama artık vaktim yok. Çünkü kalan kısıtlı vaktimde yapmam gereken bir dünya başka şey var.

Kafamda sürekli iş var çünkü olmak zorunda. Sonunda anladım ki işim benim belalım. Hani böyle sakız gibi yapışıp bela olan eski sevglilim gibi. Ben işime değil ama işim bana aşık.

Peki ama neden? Yani çalışıyoruz, çabalıyoruz da ne için. Daha fazla para kazanacağım ama eşimi, ilerde olacaksa çocuklarımı, ailemi, sevdiğim arkadaşlarımı göremeden banka hesabımda para duracak. Bir de yaptığım şey sadece birilerinin ne kadar para kazandığını hesaplamak.Bir tek bol sıfırlı rakamlar içinde benim senelik kazandığım paranın virgülden sonra kaçıncı basamağı etkilediğini bilmiyorum. Onu da hesaplarsam (!) hemen bırakıp gideceğim.

Bir süredir de ihtiyacım olan birkaç şey dışında kendime birşeyler almadım. Bir nevi kendimi teste tabii tuttum. Kendimi şımartmak için birşeyler almazsam ne olurdu? Çünkü çalışıp çalışıp, ay aman ne de güzel birilerinin parasını hesapladım hadi kendime birşey alayım, demek de bana saçma gelmeye başladı.

Sorunun cevabını gayet iyi biliyordum aslında. Hayatımda hiçbir eksiklik hissetmedim. Aynı allığın yarım ton pembesini almasam da dünyanın sonu gelmedi?
Ya da 25. toprak rengi farım olmayıversindi. Hatta bu beni daha bile mutlu etti. Çılgınlar gibi para kazanmak yerine, birincil ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar para kazanmak da insanı mutlu etmez miydi? zaten en büyük hayalin de Ege' nin bir köyünde organik yumurta yetiştirmek değil mi Neslihan?

Bir de düşünüyorum acaba hesap kitap yapmadığım daha eğlenceli kurumsal bir işim olabilir mi? Neticede hala biraz daha çalışmak zorundayım. Henüz doğmamış bebeklerime bir gelecek sağlamak için. Excel tablolarının içinden super mario gibi zıplaya zıplaya geçmeden keyif alacağım başka birşey olamaz mı? Bir de bunun arayışındayım. Çünkü son 1 senede hiç olmadığı kadar fazla çalıştım. Artık sadece rakamları hatırlıyorum. Sevdiğim filmlerin adını bile unuttuğum oldu. Aynı ofiste çalıştığım insanların bile adını hatırlayamıyorum bazı zamanlar. Diş macunu yerine nemlendirciyi diş fırçasına sıkmam artık beynimin birkaç kablosunda ciddi yanık olduğuna inanmama sebep oldu.

İçimden bir parça şu anki işimle vedalaştı. Şu an kalan diğer büyük parçayı hadi sen de bırak artık şunu da başka bir tarafa at bezi  diye ikna etmeye çalışıyor. Bu aralar kendime uygun iş arayışındayım. Ha bana en uygun işler doktorluk, veterinerlik ya da sanat tarihi üzerine araştırma yapmak fakat kısa vadede bunlardan para kazanabileceğimi sanmıyorum.

Bakalım ne çıkacak sonunda. Kimbilir belki bu işi yapmak durumunda kalırım ama kesinlikle bu tempoda değil. Yoksa bir blogum olduğunu bile unutacağım.

Herkese mutlu akşamlar:)

Neslihan




3 yorum:

  1. seni çok iyi anlıyorum, ne de güzel ifade etmişsin...önce sana, sonra hepimize kolaylıklar diliyorum...

    YanıtlaSil
  2. Seni cok iyi anlıyorum, mezuniyet sonrasi 1 sene lokal bir firmada çalıştım ve orada az kazanmama rağmen inanılmaz mutluyum ,suan 8 yıldır global bir firmadayim ve beynim evdede oradaki isleri yapmaya devam ediyor, yatarken bile bir sonraki gunün islerini düşünüyorum, sadece yoğunluk degil benim derdim ayrıca ikiyüzlü ve birbirinin kuyusunu kazan insanlar,hele birde firma sanki babasının yeriymis gibi kendini oraya ait hisseden ve isten atilmamak icin cok sever pozisyonunda olup ruhunu ise satan tipler varyaaa iste onlardan midem bulanıyor,bankadaki parami biriktirip şunları yapayım bir hedefim olsun diyecek bile gücüm yok,ne spor ne uzak ülkelere yolculuk hiçbirşeye gücüm yok:( hepimizin sorunu aynı maalesef :(

    YanıtlaSil
  3. Birincil ihtiyaçlar konusunda çok haklısın. Hayatı sadece en gerekli şeylere sahip olarak yaşamak, seçeneklerin hepsine sahip olmaktansa aralarından seçim yapabilmek hem sahip olduğunuz şeyleri daha kıymetli yapar hem de bize kişilik katar. En azından bana böyle oldu; daha az şeye sahip oldukça daha mutlu oluyorum, daha liberal hissediyorum. Mesela çok fazla kıyafetim varken giyecek hiç bir şey bulamazdım şimdi kapsül bir gardırobum var ve kombin seçeneklerim çok daha fazla.Hayatın her alanında bu böyle, biraz düşünmek ve seçmek yetiyor.Benim lüks anlayışım bu.

    Umarım istediğin işi bulursun ve yapmayı sevdiğin hiçbirşeyden mahrum kalmazsın.

    YanıtlaSil